Melekler ve Şeytanlar, Dan Brown
Harvard'lı simgebilim uzmanımız Robert Langdon bu kez sabahın köründe aldığı bir telefonla kendini bir dizi olayın içinde bulur. Arayan CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) başkanı Max Kohler işlenen bir cinayetle ilgili kahramanımızın yardımına ihtiyaç duymaktadır.
CERN'de çalışan fizikçilerden bir tanesi öldürülmüştür ve vücuduna ilginç bir damga vurulmuştur. Cinayetle ilgili bir ipucu bulunmamaktadır ancak katil sadece cinayeti işlemekle kalmamış bomba etkisiyle kullanılabilecek yeni bir icadı da CERN'den çalarak işleri içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Olaylar Robert Langdon'u öldürülen fizikçinin kızı Bayan Vetra ile birlikte önce İsviçre'ye (CERN merkezi) sonra da Roma'ya (daha doğrusu Vatikan'a) sürükleyecektir.
Kitabın gerçekten mükemmel bir kurgusu olduğundan bahsedebilirim. Tüm taşlar yerli yerine oturuyor. Kitap, katili ve bombayı bulabilmek için kovalamaca başladığından itibaren kendini bir solukta okutuyor.
Kovalamaca sırasında Roma'nın tarihi mekanları arasında ustaca kurulan bilmeceler, eski yapıların tarihiyle ilgili verilen bilgiler ve Illuminati kardeşliğinin Roma'nın haritasının tam ortasına sakladığı gerçek okuyucuyu epey meşgul ediyor.
Kitabın sonunda ise tam bitti artık diye düşündüğünüzde, herşeyin çözümünü bulduğunuza inandığınızda "yok artık" dedirten bir sonla karşılaşıyorsunuz.
Şaşırtıyor mu? Evet. Ama inanma kapasitelerimizi biraz zorluyor. "Bu kadarı da olmaz" dedirtiyor.
Tarihle ve Roma ile bezenmiş, güzel, akıcı bir polisiye - gerilim ilginizi çekiyorsa mutlaka okuyun. Ancak bilmecelerin rüyalarınıza girmesine hazır olun.